
(Öncelikle bunları yazarken gerçekten zorlandığımı, yazdıklarımı tekrar tekrar sildiğimi bilmenizi isterim. Belki içimden geçenlere tercüman olamadım ve anlatmam gerekeni bulandırdım. Umulur ki affoluna)
Kelimelerin birbiri ardına sıralanıp da durumu anlatmaktan aciz kaldığı hallerden biri. Uzun zamandır açlığın ve kuraklığın pençesinde inim inim inleyen kardeşlerimizin durumu bir Ramazan vaktinde had safhaya ulaşmış bulunmaktadır.
Herşeyden önce şunu bilelim ki oraya en büyük yardımı yine Anadolu insanı yapacak. Arabistan yada İran yada Birleşmiş Milletler değil. Bu hep böyle oldu, böyle olmaya da devam edecek.
Açlıktan karnına taş bağlayıp, elindeki birkaç lokma yiyeceği fakir kimselere veren Peygamber(s.a.v)'in ümmeti olan bizlere düşen görev bu zor günlerinde kardeşlerimizin yanında olmaktır.
Gönül isterdi ki bir Osmanlı neferi edasıyla atına binip Balkanları, Anadolu'yu, Suriyeyi, İranı, Arap Yarımadasını, Filistini, Mısırı ve Kuzey Afrika'yı bir solukta dolaşıp çalmadık kapı bırakmamak. Gönül isterdi ki Hz. Ebubekir misali kocaman bir servetin tamamını oraya gönderip oradaki insanımızın yarasına merhem olmak. Gönül isterdi ki zor gününde o kardeşimin yanında olup çekilen azaptan payıma düşeni almak. Ancak şu an için bunlar hayalın ötesine geçemeyen şeyler.
Somalili kardeşim orada bir Ramazan günü açlıktan inlerken onun feryadını bastırmak isterdim. Gel gör ki anlattıklarımı yapabilmek şöyle dursun onların derdini 2 dk aklımda tuttuktan sonra herşeyi unutuyorum. Ne göğsüm daralıyor ne de gözümden yaş geliyor. Geceleri rahatça uyuyorum. Sanki o dert benim değilmiş gibi. Bizler böyle değildik.
Atalarım dünyanın dört bir yanında ihtiyaç sahibinin yanında olmuş, nerde bağrı yanan birinin çığlıklarını duysa atını oraya sürmüş kimselerken ben burada üç beş kuruşla kendini avutan biri olmuşum. Ağlanacak halime ağlayamıyorum bile. O derece ruhsuz olmuşum.
Bari bunu yazayım da belki biri görür, elinden gelenin en iyisini yapar diye bunları yazdım. İnşAllah bu not gideceği yeri bulur ve inşAllah bir gün gelir ben de o büyüüüük servetimi bu yollarda harcarım. Umarım bir ceset olmadan önce bunu yapabilecek ömrüm vardır da o günler de vakî olur.
Kırık mızrabımı gönlümün tellerine dokundurmak istedim. Heyhât! Bu muammanın bir küçük noktasına dahi tercüman olamadım. 'Ben o nağmeden müteheyyicim ki, yoktur ihtimali terennümün.'
O gün o altin ve gümüslerin üstü cehennem atesinde kizdirilacak da bunlarla alinlari, yanlari ve sirtlari daglanacak (onlara): "Iste bu kendi caniniz için saklayip biriktirdiginiz seydir. Haydi simdi tadin bakalim su biriktirdiginiz seyin tadini!" denilecek. (Tevbe-35)
Ordaki müslüman kardeşimin benden hiçbir farkı yoktur, bilirim...